Feride yani Çalıkuşu küçük yaşta annesini kaybetmiş asker olan babası ile garnizonlarda yaşayamayacağı için büyükannesine teslim edilmiş, büyükannesi tarafından yetiştirilen yine küçük yaşta büyükannesinide kaybedince babası tarafından Fransız...
Feride yani Çalıkuşu küçük yaşta annesini kaybetmiş asker olan babası ile garnizonlarda yaşayamayacağı için büyükannesine teslim edilmiş, büyükannesi tarafından yetiştirilen yine küçük yaşta büyükannesinide kaybedince babası tarafından Fransız mektebinde yatılı okuyan deli dolu ele avuca sığmayan bir kız çocuğudur. Yine küçükken babasında kaybediyor. Tüm akrabalarının, hocalarının ve arkadaşlarının gözündeki en önemli özelliği “yaramaz” olmasıdır. Hafta sonlarını ve yaz tatillerini teyzesinin evinde vakit geçirmektedir. Teyzesinin oğlu Kamran ile aralarında hem bir anlaşamama hem de içten içe birbirlerini sevme durumu söz konusudur. Tatlı sert atılmalar kaçamaklardan sonra Feride ile Kamran nişanlanır. Ancak düğünden birkaç gün önce Kamran’ın Feride’yi aldattığı ortaya çıkar. Sonrasında Feride aşk mı, gurur mu? İkilemine dahil düşmeden bir karar alarak yakıcı ve yıkıcı şekilde evden kaçar. Anadolu’ya muallimelik yapmak için herkesten uzak olmak için en ücra köşelere gidip çocukların hayatına dokunmak ister. Olay örgüsü bu şekildedir. Bölümler hiç beklenmedik sonlarla bittikçe merak artıyor.
Olayları Feride’nin yazdığı günlükten okuyoruz. Onun duygu ve düşünceleri ile.
“Madem ki defterimi benden başka kimse okumayacak. Niçin hepsini itiraf etmemeli? “ S:811 Feride (ePub) elbette günlük yazanlar bilir her şey açıkça yazılamıyor. Feride’de bazen utana sıkıla itiraf edebiliyor. En çok hiç bir şekilde nefret ettiği hiç bahsetmek istemediği hatta bahsetmediği kişiden devamlı bahsediyor oluşu!!! Bu aşk nasıl temiz ne kadar ulvi.
Çalıkuşu; üzüntüsünü yaşarken tavır ve hareketleri neşelenir, içi içine sığmaz olur, alaycı olur, türlü gevezelikler ve çılgınlıklar yapar.
Kimseye hesap vermeye ve nasihat dinlemek gücüne gidiyor diye kaçar.
Gençliğinde sorumluluk sahibi olmayan kendini özgür hisseden birinin mutluluğundan kesinlikle yaşamak istemeyeceği kabul etmeyeceği şeyleri zoraki yaşaması bazen kendi için bile istemediği şeyleri kendine sorumluluk adlettiği kişi için kabullenerek yaşaması fedakarlık, merhamet ve vefanın vücut bulmuş halidir Çalıkuşu.
Çalıkuşu bir yere gider İpekböceği olur başka bir yere gider Gülbeşeker olur. O bunlardan nefret eder Çalıkuşu olarak kalmak isterken, bende nefret ettim. Ama yine Gülbeşekeri Çalıkuşu sevdirdi.
“Ben Gülbeşeker’i çok seviyorum,” de. S:1112 Feride
O sevdiğinin hayalini bile kuramaz çünkü… ama dile getirmesi öğüt vermesi bile bir başkadır.
“Ben, bir genç kız için daha büyük bahtsızlıklar da biliyorum. Sevdiği bir nişanlının ölümünü gören genç kızlar zannettiğin kadar acınacak insanlar değillerdir Bir büyük tesellileri vardır onların... Aradan aylar, yıllar geçtikten sonra, bir gece yabancı bir memleketin karanlık ve soğuk bir odasında yalnız kaldıkları vakit, o nişanlının çehresini göz önüne getirmek imkânına maliktirler; “Bu zavallı gözlerin son bakışı benimdi!” demek hakkına maliktirler. Bu hayalin yüzünü kalplerinin dudağıyla. Halbuki, ben bu haktan mahrumum Kristiyan!..” 690 Feride
Çalıkuşu’nun bitmek bilmez acısını ona öğütlerken Manastırlı kadın acıyı nasılda çarpıcı şekilde söylemiştir;
“Sonradan pişman olmuştur o kız, hemşireceğim. Acırım ona. Yüreği hasretten göz göz olmuştur. Sen, kurşunla vurulanları hiç işitmedin mi, be hemşireceğim? Bazıları, vurulduklarının fakında bile olamazlar, üç beş adım koşarlar, kaçıp kurtuluyoruz sanırlar. Yara sıcakken acımaz, hemşireceğim. Hele bir kere soğumaya başlasın. Sen bak, seyret o kızcağız nasıl yanıp yakılacak?... “ S: 421 Manstırlı kadın
Pişmanlığını, aşkını, acısını, gençliğinden biçare yaşanmışlığını günlüğünden okurken sevdiğinden bahsetmeden bahsetmesi gibiydi.
Yazara söyleyecek söz bulamıyorum müthiş akıcı bir metin, betimlemeleri muhteşem, karakterler capcanlı karşınızda, duygularınızı ve hislerinizi yoğun şekilde değiştirecek “BAŞYAPIT” Bu esere olumsuz bir söz söyleyecek olan varsa onunda ağzının payını Hacı Kalfa versin. :))
“-Hele şu miskine bak. Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var. Dilenciye hıyar verdilerse beğenmemiştir, eğridir diye sokağa atmış. Eşek hoşaftan ne anlar? İhtarlarımı semî itibar kulağına sok. Yoksa, tekdirât ile uslanmayanın hakkı kötektir. Sen kim oluyorsun ki Allah’ın verdiği ekmek ve nimeti beğenmiyorsun?!.. Sen seni bil sen seni. Sen seni bilmez isen. Patlatırlar enseni.” S: 432 Hacı Kalfa
