Geri
Yüce Allah, kulunun gönlüne acziyet duygusunu bir lütuf olarak üfler.Zira insan, bu duygunun şuuruna erdiği anda, benliğini perdeleyen her egoyu birer birer soyar; nefsin gurur duvarlarını yıkar ve Rabbine kul olmanın hakikatine yaklaşır.Acziyet; insanın kendi hiçliğini idrak edip, Allah’ın sonsuz kudreti önünde eğilmesidir.Bu eğiliş bir zayıflık değil, bilakis bir güçtür — zira eğilen başlar, Hak nazarında yükselir.Kibir ise, insanın içindeki karanlık bir puttur.O put ki, Allah’ın 'eşref-i mahlûk' kıldığı insanı, 'esfel-i sâfilîn' çukuruna yuvarlar.Yaratıcının insana biçtiği kıymet, bu kirli duygularla lekelenmemesi içindir.Kibir, insanın içinden Rahmet’i süpürür; kalbini yalnızlığın buzlarıyla kaplar.Acziyet ise kalbe Rahmet kapılarını aralar — oradan giren her ışık, kişiyi nura gark eder.Bir kul düşün ki, kendisini Rabbine tam manasıyla teslim etmiş;onun kudretine güvenmiş, onun rahmetine sığınmış…İşte o kul, artık hiçbir şeyden korkmaz.Ne insanlardan, ne makamdan, ne de fâniliğin esaretinden.Çünkü o bilir ki; 'Hasbünallâhu ve ni‘mel vekîl' — Allah bize yeter, O ne güzel vekildir (Tanıtım Bülteninden)
Henüz inceleme eklenmemiş.
Henüz alıntı eklenmemiş.